25 Nisan 2020 Cumartesi

ÇOCUK BAYRAMI


Darüleytamlardan Çocuk Bayramına



Darüşşafaka’dan Himaye-i Etfal’e
Çocukların içinde korunmaya daha çok muhtaç olanlar yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklardır. Tarihsel sürecimizde çocukların himayesi fikri etrafında  gelişen çocuk bayramı konusundaki ilk düşüncelerin  yetim ve öksüz evlerinin kurulması ile netleştiği görülmektedir.

Balkan Savaşları sonunda büyük toprak kaybının bir sonucu olarak yaşanan göç hadisesi ile hem göçmenlerin iskânı hem de çocukların (eytamın) korunması konusu gündeme gelmiştir. Osmanlı daha bu sorunların üstesinden gelememişken Birinci Dünya Savaşı’na girmiştir. Nihayetinde Osmanlı Devleti’nin son dönemlerde yaptığı savaşlarda çok sayıda şehit verip, Birinci Dünya Savaşı’nda da açlık ve sefalete maruz kalınması, düşmanın girdiği yerlerde öksüz ve yetim sayısını arttırmıştır.

“Darüşşafaka” ve ardında 1895 da kurulan “Darülaceze”’nin bu tablo karşısında çocukların barınması için yetersiz kalması nedeniyle, özellikle şehit eş ve çocuklarının barındırılması için devlet yeni çareler aramıştır. Öncelikle çocukların korunması,  barınması için  Darüşşafaka ve Darülaceze’nin yanında  “Darüleytam”’ kurumlarının kurulması kararlaştırılmıştır.

Yetimhane veya yetimler yurdu anlamına gelen Darüleytamlar Osmanlı Devletinde dünya savaşından sonra şehit veya asker çocuklarının himayesi ve eğitimi için  Enver Paşa’nın katkılarıyla 1917 de  kararlaştırılmış ve kurum o dönemde kurulan birçok eğitim kurumu gibi İttihat ve Terakki Partisine bağlı çalışmaya başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ise darüleytamlar TBMM Hükümeti’nin himayesinde varlıklarını devam ettirmiş, 1922 tarihinde hazırlanan “Darüleytamlar Talimatnamesi”  ile bu kurumlara sahip çıkılmıştır. Darüleytamların gelirlerine, devlet bütçesinden tahsis edilecek desteklere ilaveten bağış ve belediye yardımları da bağlanmıştır. Kurum yine şehit, muhacir ve mültecilerin, fakir ve yetim evlatlarının barınma, eğitim ve yaş gruplarına göre meslek edindirme görevini de üstlenmiştir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Milli Eğitime bağlanan Darüleytamlar, varlıklarını değişik adlarla günümüze kadar devam ettirmişlerdir.


Nafi Atuf (ortada) Bursa Darüleytamında-Bursa-1917

 Cumhuriyet öncesi gerek fiziksel koşulların gerekse maddi olanakların yetersizliği nedeniyle bu kurumlara ilave olarak “Himaye-i Etfal Cemiyeti” de çeşitli misafirhaneler ve koruma evleri ile bu sürece katkıda bulunmuştur.

1917’de devlet idaresine geçen bu cemiyet, diğer kurumlar gibi cephede savaşanların çocukları ile kaybedilen topraklardan Anadolu’ya göç eden ailelerin kimsesiz ve yoksul kalan çocuklarına bakmak amacıyla işe başlamış ancak zaman zaman faaliyetleri kesintiye uğramıştır.

Kuruluşu bir hayli eskiye dayanmasına rağmen Kurtuluş Savaşı sırasında da öksüz ve yetim kalan çocukların korunması, yetiştirilmesi amacıyla Millet Meclisi’nin bazı üyelerinin girişimiyle 1921’de “Himaye-i Etfal Cemiyeti”nin yeniden yapılanması gerçekleştirilmiştir.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren  ülkenin ilk ve önemli milli bayramlarından biri olan ve her yıl coşku ve etkinliklerle kutlanan 23 Nisan Hakimiyet Bayramı, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin gayretiyle kapsamı genişletilerek çocuk haftasına dönüştürülmüştür. Yetim ve öksüz çocuklar için kurulan bu cemiyetin 23 Nisan’larda yardım toplamaya başlaması ve yardım amaçlı rozetlerin çocuklar tarafından satılması 23 Nisan’da çocukları daha da ön plana çıkarmıştır. 23 Nisan gününün ilk defa çocuklarla anılmaya başlanmasının nedeni ise Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin bu Milli Bayramı fırsat bilerek Osmanlı döneminden beri biriken ve toplumsal bir yara haline gelen yetim çocuklar için işte bu yardım toplama faaliyetleriyle olmuştur.

1925’lerden itibaren 23 Nisan’a “Milli Hâkimiyet Bayramı” yanında “Çocuk Bayramı” da denilmeye başlanmıştır. İlk kapsamlı çocuk bayramı kutlamaları 1927 yılında yapılmıştır. “Çocuk Bayramı” Mustafa Kemal ve hükümetin de desteği ile 1929 yılında “Çocuk Haftası” adıyla yedi güne çıkarılmış ve kutlama hazırlıklarına çok öncesinden başlanmıştır. Çocuk Haftası, Türk Ocakları’nın ve sonrasında Halkevleri’nin katkılarıyla 1929 yılında İstanbul ve Ankara başta olmak üzere yurdun her yerinde büyük bir coşku ve etkinliklerle kutlanmıştır. Çocukların korunması ve bu korumanın bir anlamda mali desteğinin sağlanabilmesini sağlayan çocuk haftaları böylece milli hakimiyetin bir sembolü haline gelen milli bir bayram olgusuna evrilmiştir.


     
Himaye-i Etfal Cemiyeti Önünde Bayram Geçidi
Ankara-1928






















Nafi Atuf Bey’in Çocuklar İçin Bir Bayram Önerisi
Çocuk, aile, ahlak, pedagoji bahislerine ait batılı fikirlerini mümkün olan her yayınında dile getirmeye çalışan Nafi Atuf (Kansu), bir eğitimci olarak, çocukları doğayla buluşturmanın ve doğayla bağ kurmalarını sağlamanın, hem eğitimcilerin hem de anne-babaların öncelikli hedefleri arasında yer alması gerektiğine inanmıştır. Böylelikle öğrenmekten zevk alan, meraklı, araştırmacı, gözlem yapan, çözümler üretebilen, daha sağlıklı, yaratıcı, mutlu, çevre ve doğaya önem veren çocukların yetişmesini hedeflemiştir.

Balkan Savaşından sonra Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye’nin yönetimine geçenler Darüşşafaka’ya yeni bir soluk getirmek istemişlerdir. O dönemde çocukların himayesini üstlenen Darüşşafaka’nın yönetimini alan Mustafa Satı bey, 1914 yılında Nafi Atuf  beyi Darülşafaka Müdür yardımcısı olarak görevlendirmiştir. Modern ve reformist görüşleriyle eğitim tarihinde önemli bir yeri olan Satı bey’in Darüşşafaka’daki bürokratik düzenlerin değişiminden  rahatsız olan dönemin eğitim yöneticileri ile anlaşamayınca kısa süre sonra görevinden ayrıldı. Ardından Nafi Atuf  bey de Darüşşafaka’daki görevinden ayrılmıştır.

1916 da Bursa Darüleytamı’nın kuruluşu için görevlendirilen eğitimci Nafi Atuf Bey, işgal yıllarında Kadıköy, ardından Ortaköy  Darüleytam’larını da yönetmiştir. Darüşşafaka’nın reformu sürecine bilfiil katılan eğitimci Nafi Atuf bey’in çocukların, doğanın canlandığı bahar aylarını bir törenle kutlamalarını önemli bir eğitim etkinliği olarak görmekte olduğunu 1914 yılında Mustafa Satı beyin idaresindeki “Terbiye Dergisi”nde rastlıyoruz.

Satı beyin önderliğinde 15 günde bir çıkartılan ancak Satı bey’in  büyük savaş öncesinde Avrupa’ya gitmesiyle  ömrü 6 sayı kadar kısa olan “Terbiye Mecmuası”nda ahlak aile ve çocuk terbiyesi üzerine yazılar çıkmaktaydı. Bu mecmua daha sonraki yıllarda “Terbiye” olarak yayın hayatına devam etmiştir.

Yaşamı boyunca eğitimci ve eğitim düşünürü olarak Türk eğitimine hizmet veren  Nafi Atuf bey’in “Türk Eğitim Tarihi” ve “Pedagoji Tarihi” eserlerinde ve makalelerinde çocukları kırlarla kaynaştırarak, açık hava etkinliklerini ve doğal ortamları eğitim amaçlı kullanmalarının ne kadar önemli ve etkili olduğunu ısrarla belirtmektedir. Çocukların doğadaki bitkileri, hayvanları, diğer canlı ve cansız  varlıkları keşfetmeye her zaman ilgi duyduklarını, doğadan öğrenmenin öneminden  bahseden Comenius,  Rousseau ve Pestalozzi  gibi filozofların fikirlerine sık sık yer vererek vurgulamıştır
Balkan Savaşı öncesinde  Edirne’de çıkardığı dergide geleceği şekillendirecek olan çocukların eğitimine verilecek önemi şu cümleleri ile vurgulamaktadır.
“Çocuklar nasıl yetiştirilirlerse gelecekte o şekilde şekillenir…Mazisi fikir hayatı itibariyle pek fakir geçmiş Osmanlılar için çocuk terbiyesi en mühim bir düşünce olmalıdır….Çocuklarımız için esirgeyeceğimiz ufak bir gayret, yarın başmıza öldürücü bir bela olarak iner… (Bknz. Say ve Tetebbu Sayı 2-1911)

Nafi Atuf (Kansu) Cumhuriyet sonrasında siyasete girmeden önce öğretmen okullarının yanı sıra uzun müddet  Darüşşafaka ve sonraları darüleytamlarda eğitimci ve idareci olarak bulunmuştur. Ayrıca yurtdışı gezilerindeki gözlemlerini eğitim dergilerinde yayınlamıştır.

Avrupa gezisi gözlem ve izlenimlerini kaleme aldığı Terbiye Mecmuasının  birinci sayısında Nafi Atuf bey Çocuk Bayramı kavramı üzerinde durmuş ve belki de bu konuda bir fikir öncüsü olmuştur.


Mustafa Satı Bey (1884-1966)
Nafi Atuf Bey (1890-1949)
            Terbiye Mecmuasında                
Nafi Atuf’un Bayram Önerisi
Sayı 1-1330(1914)


Yazılarında okul ile hayat arasında kuvvetli bir münasebetin bulunmasının gerekliliğine ve Osmanlı’da mekteplerin hayattan ne kadar uzak olduğuna dikkat çeken Nafi Atuf bey bu derginin 1. Sayısında “Çocuklar İçin Bir Bayram” ,  4. Sayısında  ise “Bizde Aile” isimli makaleleri  bulunmaktadır.

1914 yılında çocuklara ait bir bayram konusundaki ilk önerilerden birini adlandıran Nafi Atuf Bey yazısında öncelikle bayram olgusu üzerine eğilerek  bayramların çocuklar kadar yetişkinler için de bir eğitim süreci olduğunu şu cümlelerle özetlemiştir:
“Bayramlar çocuklar için olduğu kadar büyükler için de mühim bir terbiye amilidir. Evvelleri, daha ziyade, halkı heyecan ve faaliyete sevk için bir vasıta gibi telakki olunurken bugün bayram, terbiyevî kıymeti haiz tabii bir ihtiyaç haline girmiştir. Asrımızın tekdüze ve yeknesak faaliyetlerini dinlendirmek ve şenlendirmek için sık sık bayramlara muhtacız. Ve bunlar ne kadar ince bir düzenle tertip olunur ve ne kadar güzel idare edilirse tesiri o kadar çok ve derin olur; bayramların çekiciliğini muhafaza  etmek, yükseltmek için de her seneki bayramın geçmişlerinden daha güzel idaresine çalışmalıdır.”
Nafi Atuf bey yazısının devamında gençleri de önemseyerek 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın yanında belkide Spor ve Gençlik Bayramı’nın da bizlere ilk ipuçlarını veriyor.

“Çocuklar ve gençler için de bayramlar düşünmek ve onları özel bir itina ile tertip ve tanzim etmek vazgeçilmezdir.
“Edmont Goblot” senede bir defa, yirmi yaşına gelmiş genç kızları ve erkekleri toplamak için bir bayrama lüzum görüyor ve bu bayram için de ilkbaharı münasip buluyor: Hayatın tatlı devrelerine girmiş gençler şarkı söyleyecekler, dans edecekler ve gençliğin bu kıymettar senesini kutlayacaklardır.”
Özellikle 5-7 yaş grubu çocukların bayramlarını örnek alarak Nafi Atuf bey Çocuk Bayramı önerisini daha da netleştirerek yazısına şöyle devam ediyor.

“Ben, gençlik ve çocukluk için bilhassa ilkbaharda bir bayramın lüzumunu bu sene, pek açık duydum. Havalar şubat içinde pek müsait gidiyordu. Tabiatın uyandığı ve canlandığı bir zamanda çocukların da bütün hislerinin ve faaliyet-i masumenelerinin dirildiğini gördüm. Onlar, bahçelerde topraklarla uğraşıyorlar, çiçeklere ve yeşilliklere daha çok bir ilgi gösteriyorlardı.
Russo’nun, Froebel’in, Pestalozzi’nin… Bütün bu pedagoglar terbiyede koydukları “çocuklara tabiatı sevdirelim” esası ne kadar doğru ve tabiidir! …Hayatın ve tabiatın bu inkılaplarını doydurmak, tabiatın hayatı ile beşerin hayatı arasında samimi bir münasebet ve irtibatın mevcut olduğunu çocuklara anlatmak için ben, bilhassa ilkbaharda… Bütün çocuklar için bir bayrama büyük bir lüzum gördüm…
                    
                 
          Nafi Atuf’un Yazısında Paylaştığı Anvers-Belçika’da 
Bir Çocuk Bayramı Geçidi


Nafi Atuf bey’in 1. Dünya savaşının birkaç ay öncesinde, 15 Mart 1914 tarihinde yazdığı bu makalede Çocuk Bayramını önerirken belki de savaşta yetim ve öksüz kalacak binlerce çocuğun Cumhuriyet döneminde gerçek bir “Çocuk Bayramına” kavuşabileceklerini hayal etmişti.

Cumhuriyete sahip çıkan çocuklar yetiştirme arzusuna paralel olarak ne mutlu ki Nafi Atuf bey ilerleyen senelerde hem Halkevleri başkanı hemde siyasetçi olarak her zaman çocuk bayramlarını tüm gücüyle desteklemeye devam edecektir.

Metin Atuf Kansu
Mart 2020



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder