(Kısmen Sn.Mimar Önder Kaya'nın yazısından alıntılanmıştır)
Bruno Taut ve F.Hillenger Akademi öğrencileri ile - 1937 |
Bruno Taut, 4 Mayıs 1880’de genç Alman İmparatorluğu'nun Baltık
Denizi kıyısında kalan Prusya bölgesindeki Könnigsberg şehrinde doğdu. Hayata
gözlerini açtığı kent, aynı zamanda meşhur Alman filozofu Kant’ın yaşama
gözlerini yumduğu yerdi. Hatta Taut’un okuduğu lisenin bahçesinde bu ünlü Alman
filozofun mezar taşı bulunmaktaydı(3). Taut, Könnigsberg’de Yapı Meslek Okulu’nu
bitirdikten sonra Berlin’e gelmiş ve burada çeşitli bürolarda çalışmıştı. Aynı
zamanda Berlin Üniversitesi’nde kent planlaması alanında da dersler almıştı.
1909’dan itibaren kendi bürosunu açarak çalışmalara başlayan Taut, Birinci
Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ülkesinde çeşitli projelere imza attı. Alman Werkbund'un en eski üyelerinden biri olan Taut modernizmin en önemli mimarlarından sayılır. Deutscher Werkbund 1907 yılında Münih'te sanayileşme ve modernizasyon süreci içindeki historizme ve kültür yozlaşmasına bir protesto olarak önde gelen mimarlar, sanayiciler tarafından kuruldu.
Cam Pavyon-Glashaus- Köln Werkbund Sergisi - 1914 |
Savaş
sonrasında ülkede ekonomik durumun bozulması sebebiyle Moskova’ya gitmesi,
ilerleyen yıllarda kendisinin ‘Komünizm’le itham edilmesinin ve Nazilerin
iktidara gelmesi sonrasında dışlanmasının önünü açtı(4).
1921’de yeniden ülkesine dönen Taut, her vesile ile
silahlanmanın ve yeni bir savaş macerasının karşısında yer aldı(5). Bu tutumu
takınmasında hem kişiliğinin, hem de doğduğu bölgenin savaş sonrasında
Almanya’da koparılmasının önemli etkisi olduğu tahmin edilmekte. Almanya’da
bulunduğu süre içerisinde Magdeburg kentinin yeniden yapılandırılması sırasında
baş mimar olarak görev aldı. Sonrasında da Charlottenburg Teknik Yüksek
Okulu’nda dersler verdi(6). Bu arada ilerleyen yıllarda Türkiye’de olduğu gibi
kendi ülkesinden de pek çok okulun inşasına imza atarak bu alanda uzmanlaştı.
1932’de tekrar Moskova’ya gitti ve kısa bir süre sonra yeniden Berlin’e döndü.
1933’te Nazilerin iktidara gelmesi üzerine Japon Uluslararası Mimarlık
Derneği’nden aldığı bir davetle Uzakdoğu’nun yolunu tuttu.
Burada kaldığı üç buçuk yıllık zaman zarfında Japon
mimarisini gözlemleyen Taut, bu gözlemlerini Türkiye yıllarında
gerçekleştireceği projelere de yansıttı. Söz konusu etkinin en bariz
yansımasını, Ortaköy sırtlarındaki Bruno Taut Evi’nde gözlemlemek mümkündür.
1930’ların sonunda Bruno Taut’un kendisi için tasarladığı bu konut, Boğaz
manzarasını en güzel açıdan görecek şekilde inşa olunmuştur. Yapı, Budist
tapınaklarının yani pagodaların mimarisine olan benzerliği ile hemen akla
Uzakdoğu’yu getirir(7).
Bruno Taut evi - Ortaköy |
Yine de Taut’un Japonya yıllarının özellikle son
evresinin ciddi sıkıntılarla geçtiği biliniyor. Bu sebeple Türkiye’den gelen
çalışma teklifini büyük bir sevinçle karşılamıştı(8).
TAUT İSTANBUL’DA
Esasen Taut’un İstanbul’la ilk teması 1916 yılına kadar
gider. Bilindiği üzere Kayzer II. Wilhelm döneminde Osmanlı devleti ile
yakınlaşma süreci içine giren Almanya, imparatorluğun başkentine daha bir önem
atfeder olmuş, ilişkilerin olumlu yönde seyri için de bir dizi kültürel
girişimde bulunmuştu. İşte bu teşebbüsün bir parçası olarak 1916’da İstanbul’da
bir Türk-Alman Kültür Evi açılması için proje yarışması başlatılmış, Taut da
açılan müsabakaya katılmıştı9. Her ne kadar projesi seçilmese de, en azından bu
vesile ile Türkiye’deki çevreler nezdinde kendisinden bahsedilir olmuştu.
Nitekim bu yarışmasının jüri heyetinde Türk mimarisinin iki duayen ismi olan Mimar
Kemalettin ve Vedad Tek beyler de bulunuyordu(10).
Mimar Kemalettin Bey (1870 - 1927) |
Taut’un ikinci İstanbul tecrübesi ise Kasım 1936’da
başladı(11). Aldığı davet üzerine Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık bölümün
başına geçen Taut’un, kısa bir süre sonra akademi başkanı Burhan Toprak ile
arasının açıldığı biliniyor. Bu durumun temel nedeni Taut’un Akademi’ye
yönelttiği bir takım eleştirilerde yatıyordu. Ona göre Akademi’deki dersler çok
teorikti. Hâlbuki özellikle mimarlık öğrencileri için pratik uygulamalar en az
teori kadar hatta yeri geldiğinden ondan da önemliydi(12).
İsmet İnönü - Rudolf Belling - Burhan Toprak |
Taut, statik ve
çerçevesi çizilmiş bir Türk mimarisi yaratma fikrine de karşı çıkıyor, mimarın
ve sanatçının farklı kültürlerden etkilenmesi gerektiğinin, hatta bunun zorunlu
olduğunun altını çiziyordu(13). Yine Taut’a göre akademinin temel direği mimari
olmalıydı. Resim, heykel, geleneksel sanatlar gibi diğer kollarda eğitim gören
215 öğrenciye karşılık 95 mimarlık öğrencisi vardı ki, bu da yeterli olmanın
çok uzağındaydı(14).
Güzel Sanatlar Akademisi - İstanbul |
Tüm bunlara ilaveten Burhan Toprak ve bazı Türk akademisyenlerin
de akademideki yabancı ağırlığından rahatsızlık duydukları da bir gerçekti(15).
Tüm bunlara rağmen en azından görevinin ilk yıllarında Taut’un Türkiye’de
bulunmaktan fazlasıyla mutlu olduğu yakın dostlarına yolladığı mektuplardan
anlaşılmaktadır. Bir Japon meslektaşına yazdığı mektupta “Özgürce mimarlık
yapıyor ve ders veriyorum. Dış etkiler açısından özgürüm, çünkü Atatürk
uzmanlık alanlarına karışmıyor” demişti(16). Taut’un Türkiye’deki bir diğer şansı
da dönemin Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı Cevat Dursunoğlu’nun kendisine
verdiği tam destekti. Nitekim Taut, çoğu zaman karşısına çıkan bürokratik
engelleri doğrudan bakanlığı devreye sokarak giderebiliyordu(17).
Taut, her ne kadar İstanbul’da ders veriyor olsa da eserleri
daha ziyade Anadolu’da hayata geçirildi. Bu projelerin daha ziyade Taut’un,
Almanya yıllarında üzerinde uzmanlaştığı eğitim kurumları alanına yoğunlaştığı
gözlemleniyor. Taut’un Türkiye’de inşa ettiği en önemli eserlerden biri Ankara
Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binasıdır.
Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi - Ankara - Bruno Taut |
Planı Taut tarafından yapılan bu
binanın inşası onun zamanında da devam etmiş, 1936’da başlanan inşaat 1940’da
sona ermiştir. Taut, bu eserinde yerel mimari unsurlara da yer vermiş, binanın
ön cephesini Ankara taşı ile kaplamıştır(18). Taut’un diğer önemli eseri ise
Trabzon Lisesi’dir. Eseri inşa etmeden önce 1937 Mayısı’nda Trabzon’a gelmiş ve
bölgede inceleme yaptıktan sonra okulun projesini çizmiştir. Taut’a göre yaşam
mekânı ve kültür birbirine derinden bağlıdır. Bir bölgenin kültürü, coğrafi
özellikleri anlaşılmadan, mimari yaşam alanı çizilemez(19). Trabzon ziyareti
biraz da bundan olsa gerek.
Trabzon Lisesi - Bruno Taut |
ATATÜRK’ÜN KATAFALKI
Taut’un Türkiye’deki son eseri ise Atatürk’ün cenazesinin
Ankara’ya getirilmesinden sonra TBMM önünde kurulacak olan katafalkın inşa
projesidir. Atatürk’ün ebedi istirahatgâhının henüz ortada olmadığı bir
dönemde, cenazesinin Etnografya Müzesi içinde hazırlanacak bir katafalka
konulması kararlaştırılmıştı. Ancak bunun öncesinde TBMM’de bir tören yapılması
ve bu tören sırasında da Atatürk’ün naaşının bir katafalka konulması
planlanmıştı. İşte bu katafalkın inşası için Taut görevlendirilecektir.
Ulus'taki Katafalk önünden yapılan resmi geçit - 20 Kasım 1938 |
Katafalk Ulus'taki Ankara Palas'ın karşısındaki 2. Meclisin önünde kurulmuştu (solda) |
Katafalkın hazırlanması görevinin Taut tarafından
ziyadesiyle önemsendiği biliniyor. Hatta kendisine proje için teklif edilen
1000 liralık bir ödemeyi de geri çevirmiş, bu iş için para teklif edilmesinin
dahi kendisini üzeceğini ifade etmişti. Yaptığı işin karşılığında belediye
başkanınca kaleme alınacak ve çocuklarına bırakabileceği küçük bir teşekkür
mektubu rica etmişti(20). Mesleki gelişimini işçi konutları ve eğitim mekânları
üzerine kurgulayan Taut, son projesinde de benzeri bir idealizm göstermişti.
Taut, yetkililerin isteği üzerine 15 Kasım 1938 tarihinde ve bir gece
içerisinde planı hazırlar. Taut’un hazırladığı katafalk, 20 Kasım 1938’de
TBMM’de yapılan törende haklı bir beğeni toplar(21).
Atatürk'ün naaşı Bruno Taut'un yaptığı katafalka yerleştiriliyor |
Taut’un özellikle 1938’in yaz mevsiminden itibaren gerek
Akademi müdürü Burhan Toprak ve bazı Türk akademiysen çevrelerle yaşadığı
reform süreci tartışmaları ve gerekse de sıcağın etkisiyle nükseden bağırsak
rahatsızlıkları sebebiyle epey yorgun düştüğü biliniyor22. Katafalk projesinde
de bu rahatsızlığı bir kat daha arttı ve projenin planını gerçekleştirdiği 15
Kasım gecesini uykusuz geçirdi. Bu durumun da etkisiyle hastalığı daha da
şiddetlenen Taut, 24 Aralık 1938’de yani Noel gecesinde hayata gözlerini
yumdu(23). Cenazesi İstanbul’a getirildikten sonra ilginç bir şekilde Edirnekapı
Şehitliği’ne gömüldü. Hâlbuki bu durum tarihsel süreçte mecburiyet olmadığı
müddetçe gözlemlenebilen bir durum değildi. Taut’un Müslümanlığa geçmediği
biliniyor. Ayrıca o dönemde de İstanbul Feriköy’de hem Protestanlar için hem de
Katolikler için ayrı ayrı mezar alanları bulunmaktaydı. Taut’un tam olarak
hangi inanca mensup olduğuna dair bir veriye ulaşamadım. Ancak Cumhuriyet
gazetesi onun ölümü hakkında bilgi verirken Yahudi olduğuna dair bazı
göndermeler de bulundu(24).
HASTALIĞI VE ÖLÜMÜ
Taut hakkında ciddi bir çalışma kaleme alan Hülya Yalçın, bu
gömü işleminin Taut’un vasiyeti üzerine yapıldığını söylüyor(25). Ancak bir Alman
mimarın Edirnekapı şehitliğine gömülmeyi vasiyet etmesi pek akla yakın
gelmiyor. Bazı kaynaklarda ise gömü işleminin dönemin reisi-i cumhuru İsmet
Paşa tarafından kendisine duyulan minnetin bir tezahürü olarak yaptırıldığına
dair kayıt var. Her halükarda bu işlem alışıldık olmanın çok dışında ama kesin
olan bir şey var ki Taut, Yusuf Akçura, Mehmet Akif Ersoy gibi Türkçü-İslamcı
iki isme son derece yakın bir mesafede son uykusuna çekilmiş vaziyette. Mezar
taşına ulaşmak ise biraz zor. Zira mezar taşı alışıldık biçimde değil, bir
lahit kapağı şeklinde ve yere paralel olarak tasarlanmış. Üzerinde ise 4 Mayıs
1880-24 Aralık 1938 ibareleri okunuyor. Ayrıca lahit kapağında gizemli bir de
ayak izi var. Bu kimin ayak izidir ve niçin bırakılmıştır sorusu da ayrı bir
muamma. Bazı araştırmacılar bunu Türkiye’de iz bıraktığının delili olarak
okumayı tercih ediyorlar(26).
Bruno Taut'un mezarı |
Dönemin gazeteleri Taut’un ölüm haberini vermelerine rağmen
neden dolayı bir Müslüman mezarlığına defnedildiğini açıklamamaktadır(27).
Taut’un ölüm haberi Cumhuriyet gazetesince adeta geçiştirilir. Gazete, Taut’un
Yahudiliğine gönderme yapmakta ve bir iki satırlık haberle iktifa etmektedir.
Olayın son derece kısa bir haberle geçiştirildiği görülür(28). Muhtemelen bunun
nedeni gazetenin o günlerde Yahudiler aleyhinde yaptığı yayınları
arttırmasından olsa gerek(29).
Öte yandan Kurun gazetesi Taut hakkında oldukça detaylı ve
ilgi çekici bilgiler verir. Gazetenin haberine göre Taut, bilhassa toplu konut
projelerinde görev aldığı için Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihte 12 bin
konuta imza atmıştı. Yine aynı gazete Taut’un cenazesi hakkında teferruatlı
malumat aktarır. Bu bilgilerin benzerine Tan gazetesinde de tesadüf etmek
mümkündür. Her iki gazetenin haberine göre Taut’un cenazesi Ankara’dan
İstanbul’a getirilmiş ve 26 Aralık günü önce görev yaptığı Fındıklı’daki Güzel
Sanatlar Akademisi’nde bir tören yapılmıştır. Saat 13.30’da başlayan törende
konservatuar hocalarından Lika Amar kemanı ile matem havası çalmış, ardından da
Kültür Bakanlığı şube müdürlerinden Kudsi Tecer Bey(30), Taut hakkında kısa bir
konuşma yapmıştı. Tecer konuşmasını, “Sanatkâr susuyor, ancak hatıraları daima
konuşacaktır” sözleri ile tamamlamıştı. Fakülte adına Profesör Leopold Levy
konuşurken mimarlık şubesinden Selçuk adlı bir talebe de, öğrenciler namına
kısa bir konuşma yapmıştı(31).
Sonrasında naaş, Edirnekapı şehitliğine taşındı. Burada ise
Tatbikat Bürosu şef muavini Şinasi Lugal, Taut’un mesaisinden bahseden kısa bir
konuşma yaptıktan sonra naaş mezara defnedildi. Hâsılı kelam Taut’un eserleri
kadar defin meselesi de onu araştıranların ilgisini çekmeye devam ediyor.
KAYNAKÇA
Önemli bir kaynak linki ;Bir Başkentin Oluşumu. (Alman, Avusturya,İsviçreli Mimarların Ankaradaki İzleri)
Önemli bir kaynak linki ;Bir Başkentin Oluşumu. (Alman, Avusturya,İsviçreli Mimarların Ankaradaki İzleri)
http://www.goethe.de/ins/tr/ank/prj/urs/geb/bil/phi/trindex.htm
Afife Batur; “Katafalk; Ölümün Draması-Duygusal ve Zarif”,
Atatürk İçin Düşünmek, İstanbul 1997, s. 18
Afife Batur; “Taut Evi”, Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi, cilt: 7, İstanbul 1994, s. 227
Cumhuriyet Gazetesi, 25 ve 26 Birincikanun 1938
Reşat Ekrem Koçu; “Edirnekapusu Şehidliği”, İstanbul
Ansiklopedisi, cilt: 9, İstanbul 1968, s. 4933-4935
Kurun Gazetesi, 26 Birincikanun 1938
Bernd Nicolai; “Bruno Taut’un Akademi Reformu ve Türkiye İçin
Yeni Bir Mimariye Uzanan Yolu”, Atatürk İçin Düşünmek, İstanbul 1997, s. 32-36
Ümit Sarıaslan; Cumhuriyetin Mimarları, İstanbul (t.y.)
Manfred Speidel; “Bruno Taut Çalışmaları ve Etkisi”, Atatürk
İçin Düşünmek, İstanbul 1997, s. 46-53
Tan Gazetesi, 26 Birincikanun 1938
Bülent Tanju; “Türkiye’de Farklı Bir Mimar: Bruno Taut”,
Atatürk İçin Düşünmek, İstanbul 1997, s. 22-25
Hülya Yalçın; “Eyüp’te Bir Alman Mimar Bruno Taut”, IX. Eyüp
Sultan Sempozyumu Tebliğleri, İstanbul
2005, 645-657
Erdem Yücel; “Edirnekapı Şehitliği”, Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi, cilt: 3, İstanbul 1994, s. 133
Margarete Schütte-Lihotzky Bruno Taut'la evli değildi; eşi Wilhelm Schütte'ydi...
YanıtlaSilBaşakşehir Duvar Çıta Ustası
YanıtlaSil17.Yüzyıldan beri var olan ve saray ve zengin malikanelerde kullanılan bir dekorasyon fikri olan duvar çıtalamasını daha uygun fiyata ve daha kolay yapmak amacıyla poliüretan çıta geliştirilmiştir. Son zamanlarda dekoratif fikirler arasında gözde bir yere sahip olan ve bu unvanı hakkeden poliüretan çıta oldukça sağlam bir üründür. duvar çıtalama, ahşap kapı çıtalama ve tavan çıtalama amacıyla popülerlik kazanmıştır. Başakşehir poliüretan çıta ustası olarak biz de evinizi saray gibi güzelleştirmek için hazırız.