Darüleytamlardan
Çocuk Bayramına
Darüşşafaka’dan Himaye-i Etfal’e
Çocukların içinde korunmaya daha çok muhtaç
olanlar yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklardır. Tarihsel
sürecimizde çocukların himayesi fikri etrafında
gelişen çocuk bayramı konusundaki ilk düşüncelerin yetim ve öksüz evlerinin kurulması ile
netleştiği görülmektedir.
Balkan Savaşları sonunda büyük toprak
kaybının bir sonucu olarak yaşanan göç hadisesi ile hem göçmenlerin iskânı hem
de çocukların (eytamın) korunması konusu gündeme gelmiştir. Osmanlı daha bu
sorunların üstesinden gelememişken Birinci Dünya Savaşı’na girmiştir. Nihayetinde
Osmanlı Devleti’nin
son dönemlerde yaptığı savaşlarda çok sayıda şehit verip, Birinci Dünya
Savaşı’nda da açlık ve sefalete maruz kalınması, düşmanın girdiği yerlerde
öksüz ve yetim sayısını arttırmıştır.
“Darüşşafaka” ve ardında 1895 da
kurulan “Darülaceze”’nin bu tablo karşısında çocukların barınması için yetersiz
kalması nedeniyle, özellikle şehit eş ve çocuklarının barındırılması için
devlet yeni çareler aramıştır. Öncelikle çocukların korunması, barınması için Darüşşafaka ve Darülaceze’nin yanında “Darüleytam”’ kurumlarının kurulması
kararlaştırılmıştır.
Yetimhane veya yetimler yurdu
anlamına gelen Darüleytamlar Osmanlı Devletinde dünya savaşından sonra şehit
veya asker çocuklarının himayesi ve eğitimi için Enver Paşa’nın katkılarıyla 1917 de kararlaştırılmış ve kurum o dönemde kurulan
birçok eğitim kurumu gibi İttihat ve Terakki Partisine bağlı çalışmaya başlamıştır.
Cumhuriyet döneminde ise darüleytamlar TBMM Hükümeti’nin himayesinde
varlıklarını devam ettirmiş, 1922 tarihinde hazırlanan “Darüleytamlar
Talimatnamesi” ile bu kurumlara sahip
çıkılmıştır. Darüleytamların gelirlerine, devlet bütçesinden tahsis edilecek desteklere
ilaveten bağış ve belediye yardımları da bağlanmıştır. Kurum yine şehit,
muhacir ve mültecilerin, fakir ve yetim evlatlarının barınma, eğitim ve yaş gruplarına
göre meslek edindirme görevini de üstlenmiştir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile Milli Eğitime bağlanan Darüleytamlar, varlıklarını değişik adlarla
günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Nafi Atuf (ortada) Bursa Darüleytamında-Bursa-1917 |
1917’de devlet idaresine geçen bu
cemiyet, diğer kurumlar gibi cephede savaşanların çocukları ile kaybedilen
topraklardan Anadolu’ya göç eden ailelerin kimsesiz ve yoksul kalan çocuklarına
bakmak amacıyla işe başlamış ancak zaman zaman faaliyetleri kesintiye
uğramıştır.
Kuruluşu bir hayli eskiye
dayanmasına rağmen Kurtuluş Savaşı sırasında da öksüz ve yetim kalan çocukların
korunması, yetiştirilmesi amacıyla Millet Meclisi’nin bazı üyelerinin
girişimiyle 1921’de “Himaye-i Etfal Cemiyeti”nin yeniden yapılanması gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyetimizin
kuruluşundan itibaren ülkenin ilk ve
önemli milli bayramlarından biri olan ve her yıl coşku ve etkinliklerle
kutlanan 23 Nisan Hakimiyet Bayramı, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin gayretiyle
kapsamı genişletilerek çocuk haftasına dönüştürülmüştür. Yetim ve öksüz çocuklar için kurulan bu cemiyetin 23 Nisan’larda yardım
toplamaya başlaması ve yardım amaçlı rozetlerin çocuklar tarafından satılması
23 Nisan’da çocukları daha da ön plana çıkarmıştır. 23 Nisan gününün ilk defa çocuklarla anılmaya
başlanmasının nedeni ise Himaye-i
Etfal Cemiyeti’nin bu Milli Bayramı fırsat bilerek Osmanlı döneminden beri
biriken ve toplumsal bir yara haline gelen yetim çocuklar için işte bu yardım
toplama faaliyetleriyle olmuştur.
1925’lerden
itibaren 23 Nisan’a “Milli Hâkimiyet Bayramı” yanında “Çocuk Bayramı” da
denilmeye başlanmıştır. İlk kapsamlı çocuk bayramı kutlamaları 1927 yılında yapılmıştır.
“Çocuk Bayramı” Mustafa Kemal ve hükümetin de desteği ile
1929 yılında “Çocuk Haftası” adıyla yedi güne çıkarılmış ve kutlama hazırlıklarına
çok öncesinden başlanmıştır. Çocuk Haftası, Türk Ocakları’nın ve sonrasında
Halkevleri’nin katkılarıyla 1929 yılında İstanbul ve Ankara başta olmak üzere
yurdun her yerinde büyük bir coşku ve etkinliklerle kutlanmıştır. Çocukların
korunması ve bu korumanın bir anlamda mali desteğinin sağlanabilmesini sağlayan
çocuk haftaları böylece milli hakimiyetin bir sembolü haline gelen milli bir
bayram olgusuna evrilmiştir.
Himaye-i Etfal Cemiyeti Önünde Bayram Geçidi Ankara-1928 |
Nafi Atuf Bey’in Çocuklar
İçin Bir Bayram Önerisi
Çocuk,
aile, ahlak, pedagoji bahislerine ait batılı fikirlerini mümkün olan her
yayınında dile getirmeye çalışan Nafi Atuf (Kansu), bir eğitimci olarak, çocukları doğayla buluşturmanın ve doğayla bağ
kurmalarını sağlamanın, hem eğitimcilerin hem de anne-babaların öncelikli
hedefleri arasında yer alması gerektiğine inanmıştır. Böylelikle öğrenmekten
zevk alan, meraklı, araştırmacı, gözlem yapan, çözümler üretebilen, daha
sağlıklı, yaratıcı, mutlu, çevre ve doğaya önem veren çocukların yetişmesini
hedeflemiştir.
Balkan
Savaşından sonra Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye’nin yönetimine geçenler
Darüşşafaka’ya yeni bir soluk getirmek istemişlerdir. O dönemde çocukların
himayesini üstlenen Darüşşafaka’nın yönetimini alan Mustafa Satı bey, 1914
yılında Nafi Atuf beyi Darülşafaka Müdür
yardımcısı olarak görevlendirmiştir. Modern ve reformist görüşleriyle eğitim
tarihinde önemli bir yeri olan Satı bey’in Darüşşafaka’daki bürokratik
düzenlerin değişiminden rahatsız olan
dönemin eğitim yöneticileri ile anlaşamayınca kısa süre sonra görevinden
ayrıldı. Ardından Nafi Atuf bey de
Darüşşafaka’daki görevinden ayrılmıştır.
1916
da Bursa Darüleytamı’nın kuruluşu için görevlendirilen eğitimci Nafi Atuf Bey,
işgal yıllarında Kadıköy, ardından Ortaköy
Darüleytam’larını da yönetmiştir. Darüşşafaka’nın reformu sürecine
bilfiil katılan eğitimci Nafi Atuf bey’in çocukların, doğanın canlandığı bahar
aylarını bir törenle kutlamalarını önemli bir eğitim etkinliği olarak görmekte
olduğunu 1914 yılında Mustafa Satı beyin idaresindeki “Terbiye Dergisi”nde
rastlıyoruz.
Satı
beyin önderliğinde 15 günde bir çıkartılan ancak Satı bey’in büyük savaş öncesinde Avrupa’ya
gitmesiyle ömrü 6 sayı kadar kısa olan
“Terbiye Mecmuası”nda ahlak aile ve çocuk terbiyesi üzerine yazılar
çıkmaktaydı. Bu mecmua daha sonraki yıllarda “Terbiye” olarak yayın hayatına
devam etmiştir.
Yaşamı boyunca eğitimci ve eğitim
düşünürü olarak Türk eğitimine hizmet veren Nafi Atuf bey’in “Türk Eğitim Tarihi” ve
“Pedagoji Tarihi” eserlerinde ve makalelerinde çocukları kırlarla kaynaştırarak,
açık hava etkinliklerini ve doğal ortamları eğitim amaçlı kullanmalarının ne
kadar önemli ve etkili olduğunu ısrarla belirtmektedir. Çocukların doğadaki bitkileri, hayvanları, diğer canlı ve cansız varlıkları keşfetmeye her zaman ilgi duyduklarını,
doğadan öğrenmenin öneminden bahseden Comenius, Rousseau ve Pestalozzi gibi filozofların fikirlerine sık sık yer
vererek vurgulamıştır
Balkan Savaşı öncesinde Edirne’de çıkardığı dergide geleceği
şekillendirecek olan çocukların eğitimine verilecek önemi şu cümleleri ile
vurgulamaktadır.
“Çocuklar nasıl yetiştirilirlerse
gelecekte o şekilde şekillenir…Mazisi fikir hayatı itibariyle pek fakir geçmiş
Osmanlılar için çocuk terbiyesi en mühim bir düşünce olmalıdır….Çocuklarımız
için esirgeyeceğimiz ufak bir gayret, yarın başmıza öldürücü bir bela olarak
iner… (Bknz. Say ve Tetebbu
Sayı 2-1911)
Nafi
Atuf (Kansu) Cumhuriyet sonrasında siyasete girmeden önce öğretmen okullarının
yanı sıra uzun müddet Darüşşafaka ve
sonraları darüleytamlarda eğitimci ve idareci olarak bulunmuştur. Ayrıca
yurtdışı gezilerindeki gözlemlerini eğitim dergilerinde yayınlamıştır.
Avrupa
gezisi gözlem ve izlenimlerini kaleme aldığı Terbiye Mecmuasının birinci sayısında Nafi Atuf bey Çocuk Bayramı
kavramı üzerinde durmuş ve belki de bu konuda bir fikir öncüsü olmuştur.
Mustafa Satı Bey (1884-1966) |
Nafi Atuf Bey (1890-1949) |
Terbiye Mecmuasında
Nafi Atuf’un Bayram Önerisi
Sayı 1-1330(1914)
|
Yazılarında okul ile hayat arasında
kuvvetli bir münasebetin bulunmasının gerekliliğine ve Osmanlı’da mekteplerin
hayattan ne kadar uzak olduğuna dikkat çeken Nafi
Atuf bey bu derginin 1. Sayısında “Çocuklar İçin Bir Bayram” , 4. Sayısında ise “Bizde Aile” isimli makaleleri bulunmaktadır.
1914
yılında çocuklara ait bir bayram konusundaki ilk önerilerden birini adlandıran
Nafi Atuf Bey yazısında öncelikle bayram olgusu üzerine eğilerek bayramların çocuklar kadar yetişkinler için de
bir eğitim süreci olduğunu şu cümlelerle özetlemiştir:
“Bayramlar
çocuklar için olduğu kadar büyükler için de mühim bir terbiye amilidir.
Evvelleri, daha ziyade, halkı heyecan ve faaliyete sevk için bir vasıta gibi
telakki olunurken bugün bayram, terbiyevî kıymeti haiz tabii bir ihtiyaç haline
girmiştir. Asrımızın tekdüze ve yeknesak faaliyetlerini dinlendirmek ve
şenlendirmek için sık sık bayramlara muhtacız. Ve bunlar ne kadar ince bir düzenle
tertip olunur ve ne kadar güzel idare edilirse tesiri o kadar çok ve derin
olur; bayramların çekiciliğini muhafaza etmek, yükseltmek için de her seneki bayramın
geçmişlerinden daha güzel idaresine çalışmalıdır.”
Nafi
Atuf bey yazısının devamında gençleri de önemseyerek 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın
yanında belkide Spor ve Gençlik Bayramı’nın da bizlere ilk ipuçlarını veriyor.
“Çocuklar
ve gençler için de bayramlar düşünmek ve onları özel bir itina ile tertip ve
tanzim etmek vazgeçilmezdir.
“Edmont
Goblot” senede bir defa, yirmi yaşına gelmiş genç kızları ve erkekleri toplamak
için bir bayrama lüzum görüyor ve bu bayram için de ilkbaharı münasip buluyor:
Hayatın tatlı devrelerine girmiş gençler şarkı söyleyecekler, dans edecekler ve
gençliğin bu kıymettar senesini kutlayacaklardır.”
Özellikle
5-7 yaş grubu çocukların bayramlarını örnek alarak Nafi Atuf bey Çocuk Bayramı
önerisini daha da netleştirerek yazısına şöyle devam ediyor.
“Ben,
gençlik ve çocukluk için bilhassa ilkbaharda bir bayramın lüzumunu bu sene, pek
açık duydum. Havalar şubat içinde pek müsait gidiyordu. Tabiatın uyandığı ve
canlandığı bir zamanda çocukların da bütün hislerinin ve faaliyet-i
masumenelerinin dirildiğini gördüm. Onlar, bahçelerde topraklarla uğraşıyorlar,
çiçeklere ve yeşilliklere daha çok bir ilgi gösteriyorlardı.
Russo’nun,
Froebel’in, Pestalozzi’nin… Bütün bu pedagoglar terbiyede koydukları “çocuklara
tabiatı sevdirelim” esası ne kadar doğru ve tabiidir! …Hayatın ve tabiatın bu
inkılaplarını doydurmak, tabiatın hayatı ile beşerin hayatı arasında samimi bir
münasebet ve irtibatın mevcut olduğunu çocuklara anlatmak için ben, bilhassa
ilkbaharda… Bütün çocuklar için bir
bayrama büyük bir lüzum gördüm…
Nafi Atuf’un Yazısında Paylaştığı Anvers-Belçika’da
Bir Çocuk Bayramı Geçidi
|
Nafi
Atuf bey’in 1. Dünya savaşının birkaç ay öncesinde, 15 Mart 1914 tarihinde
yazdığı bu makalede Çocuk Bayramını önerirken belki de savaşta yetim ve öksüz
kalacak binlerce çocuğun Cumhuriyet döneminde gerçek bir “Çocuk Bayramına”
kavuşabileceklerini hayal etmişti.
Cumhuriyete sahip çıkan çocuklar yetiştirme arzusuna paralel olarak
ne mutlu ki Nafi Atuf bey ilerleyen senelerde hem Halkevleri başkanı hemde
siyasetçi olarak her zaman çocuk bayramlarını tüm gücüyle desteklemeye devam
edecektir.
Metin Atuf
Kansu
Mart 2020